top of page
  • Writer's pictureKader Sevinc

Yepyeni imkanlar yaratmalı gelecek için, şiir direnmeli !

Şiirden Dergisi’nin 18. sayısında Gezi Dosyası yer aldı. Gezi süreci, şiir ve muhalefet üzerine bana yöneltilen sorulara verdiğim yanıtları aşağıda sizlerle paylaşıyorum.

Sizlerin de görüşlerinizi merak ediyorum. Görüşlerinizi bu blog yazısının altına yorum olarak ekleyebilirsiniz.

Teşekkürlerimle,

Kader

Taksim’deki Gezi Parkı olayları dolayısıyla “şiir ve muhalefet” sorunu yeniden gündeme geldi. Taksim’deki Gezi Parkı düzenlenerek, yerine iktidardan kimilerince tarihi Halil Paşa Topçu Kışlası, kimilerince AVM yapılacağı söylendi ve park ağaçları kesildi. Bu gerekçeyle Taksim Dayanışması öncülüğünde protestolar başladı. Bu protestolar sosyal medyada örgütlenerek bütün yurt sathına yayıldı. Son dönemlerde siyasi iktidarın halkın yaşamına karışması, giderek artan baskılar, şiddet içeren söylemler protestoların temel teması hline geldi. Sendikalardan meslek odalarına bütün ülke olaya hassasiyetini gösterdi, destek verdi. Polis tomalarıyla, tazyikli suyla, gazla, plastik mermiyle saldırdı. Medya olayları görmemezlikten geldi. Başbakan yurt dışındayken AKP, iktidarın ileri gelenleri ve yetkililer demokrasicilik oyunu oynadı. Başbakan yurda döner dönmez, polis şiddeti son haddine vardı: Üç kişi öldü, binlerce yaralı var. Dünya siyaseti ve medyası, demokrasi dersi verircesine olayı gündemine aldı; ülkemizi kınamalar başladı. Başbakanın şiddete dayalı politikası üzerine yetkililer, yalan üstüne kurulu bir siyasete başladı. Olaylar sürüyor. Peki, sizce bu konuda şiire ne düşüyor?  Bu konuda –kısaca- düşünceleriniz nelerdir?

Metin Cengiz

Müesser Yeniay

Kader Sevinç: İktidar sahipleri şiiri nadiren severler. Demokrasi kültürünü içselleştirememiş olanlar, bir çok başka alanda başarıyla yaptıkları gibi “şiir”i sömürgeleştirmeye sıkça çalışmıştır ve bunu sürdürmektedir. Oysa şairin yurdu dilidir ve şiir boyun eğmez bir ülkedir..

Demokrasi tökezledikçe şiir de örseleniyor. Özellikle Türkiye’deki gibi şiirin sistemli bir yok sayılma şiddeti yaşadığı ülkelerde bu örselenme daha da derinleşiyor. Oysa şiirini yitirmiş bir ülke sesini yitirir.

Taksim’den başlayarak tüm Anadolu’ya yayılan Gezi hareketi toplumsal dinamiklerin ne kadar 
canlı, yenilikçi ve ilerici olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi. 
Yaklaşım ve anlayışlarıyla Ahmed Arif’in Anadolu şiirindeki,
 
  “Nerede olursan ol,
   İçerde, dışarda, derste, sırada,
   Yürü üstüne - üstüne,
   Tükür yüzüne celladın,
   Fırsatçının, fesatçının, hayının...
   Dayan kitap ile
   Dayan iş ile.
   Tırnak ile, diş ile,
   Umut ile, sevda ile, düş ile”
dizelerindeki çağrısını anımsatıyor hareketin ruhu. Adaletsizlikler, haksızlıklar altında direniş ruhunun 
közlenmediğini, alev almaya hazır bir kor olarak durduğunun önemli bir kanıtı. 
Tüm örselenmişliklerine rağmen şiir direnmenin yeryüzündeki en güçlü dili.

Nietzsche’nin ünlü sözünü şiire uyarlayabiliriz “bizi öldürmeyen herşey bizi güçlendirir”. Şiir bu mücadeleden güçlenerek çıkmalı. Tıpkı Gezi hareketinde gençlerin yepyeni bir dil, yepyeni bir yaklaşım geliştirdiği gibi şiir de yeni kuşak şairleriyle dilini, imkanlarını sorgulamaları. Yepyeni imkanlar yaratmalı gelecek için, şiir direnmeli.

0 views
bottom of page