top of page
  • Writer's pictureKader Sevinc

Euronews Türkçe: Seçimlerden sonra demokratik bir Türkiye'nin Avrupa'daki geleceği

SEÇİMLERDEN SONRA DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE'NİN AVRUPA'DAKİ GELECEĞİ

Kader Sevinç

CHP Avrupa Birliği Temsilciliği Başkanı

Avrupa Sosyalistler ve Demokratlar Partisi (PES) Yönetim Kurulu Üyesi


CHP'nin AB Temsilciliği Başkanı ve Avrupa Sosyalistleri Partisi'nin yönetim kurulu üyesi olarak, Avrupa projesine ve Türkiye'nin gelecekte AB'ye katılacağına hep yürekten inanan biri oldum. Bugün milyonlarca Türk vatandaşının kalbinde bu inanç ve tutku var. Gerek geniş tabanlı koalisyonumuzun ortak politika platformu Millet İttifakı gerekse ortak cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları, başta AB olmak üzere Batı dünyasına açık bir mesaj göndermektedir: Türkiye'yi hızla vatandaşlarımızın hak ettiği gerçek bir demokrasiye dönüştürmeye ve AB katılım sürecinin gerektirdiği demokratik reformları gerçekleştirmeye hazırız. AB de bu büyük değişime, yıllardır hakkında uzun raporlar yazdığı Türkiye'de demokratik bir yönetim vizyonuna hazırlıklı olmalıdır.


Türk vatandaşlarının %70 gibi dikkate değer bir oranının AB üyeliğini desteklediği bir ortamda, daha demokratik bir Türkiye ve dirençli, birleşmiş bir Avrupa için bu arayışı sonuna kadar götürme konusunda umut ve kararlılıkla doluyum. AB müktesebatına tamamıyla uyum sağlamış bir Türkiye ile reformdan geçirilmiş bir AB arasındaki bu birliğin her iki tarafı da zenginleştiren uyumlu bir ittifak olacağına olan inancım tamdır. Türkiye'nin yeni demokratik hükümeti ve AB, bu ortak hayale ulaşmak için el ele vermelidir. Bu tarihi fırsat AB ve AB üyesi devletlerin liderleri tarafından ıskalanmamalı, popülist, AB için jeopolitik, demografik ve ekonomik gerçekleri göremeyen dar görüşlü zihniyetlere kurban edilmemelidir. Bu AB’nin kaderine yön veren bugünkü liderlerin gelecek kuşak Avrupalılara borcudur. Güçlü, etkin, dünya sahnesinde söz sahibi bir Avrupa projesi yaratma sorumluluğudur bu.

Türkiye’de halkımız şeffaflığa, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne değer veren, denge denetleme sistemini yeniden kuracak, basın ve ifade özgürlüğünü güvence altına alacak ve AB reformlarında atılım yapacak bir hükümetin özlemini çekmektedir. İşte tam da bu noktada partim CHP – Cumhuriyet Halk Partisi ve geniş tabanlı koalisyonumuz Millet İttifakı bu çağrıya kulak vermeye hazırdır. Yol haritamız hazır, programımız ve zihnimiz net. Bununla beraber Türkiye'de 2023 yılında yapılacak kader seçimi yaklaşırken, ilerici ve demokratik bir liderlik gerektiren sayısız güçlükle karşı karşıya olan ülkemiz bir yol ayrımındadır.

Gereğinden fazla süren Erdoğan yönetiminin gölgesi Türkiye'nin semalarını karartmış, demokrasi ve insan haklarını dramatik bir düzeyde erozyona uğratmıştır. Sansürle zincirlenen medya sesini kaybetti ve muhalif olmaya cesaret eden gazeteciler kendilerini tutuklanmış ve hapsedilmiş olarak buldu. Bir zamanlar bağımsız olan yargı, muhalefeti susturmak için kullanılan hükümetin basit bir aracı haline geldi.

Dünya Adalet Projesi'nin 2021 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye'nin zedelenen itibarı 139 ülke arasında 117. sırada yer alıyor. Yüksek enflasyon ve işsizlik oranları sıradan vatandaşların hayatlarına gölge düşürürken ekonomi bocalıyor. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının yükselmesi ve tüketici enflasyonunun Mart ayında %50,5 gibi şaşırtıcı bir orana ulaşması, Ekim ayında ise %85,5 gibi endişe verici bir seviyeye ulaşmasıyla Türkiye'de ciddi bir hayat pahalılığı krizi yaşanıyor. İster hukukun üstünlüğü olsun, isterse sosyal adalet olsun hemen her alanda yurttaşlarımız ciddi bir adaletsizlik ile her gün yüzyüzeler. Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu 2017 yılında tek başına çıktığı ancak milyonların katıldığı bir yürüyüşe dönüşen ‘Adalet Yürüyüşü’ne tam da bu nedenle çıkmıştı. Ulusal ve uluslararası medyanın kendisini Gandi’ye benzettiği 420 kilometrelik, 25 gün süren bu yürüyüş adalet arayışımıza dikkatleri çekmeyi başarmıştı.

Bugün hem Türkiye hem de kıtamız Avrupa’nın geleceği için kritik öneme sahip olan 2023 seçimlerinde ise Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki Millet İttifakı, AB standartlarını uygulamayı, yolsuzluğu ve kamu kaynaklarının kötüye kullanımını önlemeyi, doğrudan gelir desteği ve sosyal yardım paketleri sağlamayı vaat ediyor. Demokrasi ve insan hakları için mücadele eden deneyimli bir siyasetçi, eski bir bürokrat ve ekonomist olan Kemal Kılıçdaroğlu, birleştirici, uzlaştırıcı özellikleri ile tanınıyor. Onun liderliğinde CHP, Erdoğan hükümetinin muhalefete yönelik baskılarına ve demokratik kurumların erozyona uğratılmasına karşı duran güçlü bir muhalefet partisi olarak mücadele verdi. Kılıçdaroğlu'nun Türkiye vizyonu, ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarını ele almayı amaçlayan politikalarla kapsayıcı ve ilerici bir anlayışla Türkiye’nin yaralarını sarmak. Bunu öğrenciler, emekliler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, çiftçilere ve daha pek çok sosyal gruba yönelik politika ve söylemlerinde açıkça görmek mümkün.

Türkiye maalesef öteden beri çeşitli demokratikleşme sorunları içinde oldu ancak bu dönem içinde olduğu otoriterleşme, yolsuzluklar ve adaletsizlik sarmalı belki tarih boyu hiç yaşanmadı. Son Dünya Mutluluk Raporu'na göre, Türkiye vatandaşlarının mutluluğu dramatik bir düşüşte. Ülkenin sıralaması 2019'da 79'uncu sıradan 136 ülke arasında 106'ncı sıraya geriledi. Rapor, artan siyasi baskıları bu düşüşün önemli bir nedeni olarak tanımlıyor. Örnek vermek gerekirse, Erdoğan'ın siyasi protestolara yönelik şiddetli baskıları, insan hakları ihlalleri ve cumhurbaşkanını eleştirdikleri için vatandaşlara dava açması, vatandaşların ruh halini olumsuz etkileyerek bir korku atmosferi yarattı. CHP ve Millet İttifakı olarak bu konuyu ele almanın ve hızla uygulanabilir çözümler sunmanın öneminin farkındayız. Politikalarımız, özgürlükleri en yüksek standartlarda yeniden tesis etmeyi, bilime dayalı 21. yüzyıl eğitim sistemini etkinleştirmeyi ve sağlam bir sosyal güvenlik ağı oluşturmak için gelişmiş sağlık hizmetleri sağlamayı amaçlıyor. Bu sayede siyasi baskıların vatandaşlar üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletebilir ve Halkımızın yaşam standartları ve mutluluğunu hızla yükseltebiliriz. Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde ve dünyada, hak ihlalleri, tutuklu gazeteci ya da siyasetçileriyle değil, mutlu insanlar ülkesi olarak tanınmasını arzuluyoruz. Bunu başarabilecek bir iktidar koalisyonu tasarladık, batı dünyasının Türkiye hakkındaki ezberlerini bozabilecek bir ittifak olarak bu seçime giriyoruz.

Bu ezber bozucu alanlardan biri de Türkiye’nin vize serbestisi süreci ile ilgilidir. Hatırlanacağı gibi Avrupa Birliği ile vize serbestisi süreci Erdoğan iktidarı tarafından başlatılıp yarım bırakılmıştı. Muhalefet olarak tüm ısrarlarımıza rağmen 72 maddelik reform paketinden sadece 67’si yerine getirilmiş ve 5 madde Erdoğan tarafından bloke edilmişti. Biz yurttaşlarımızın vize serbestisine kavuşmasını destekliyoruz. Biz bu beş maddelik reform şartlarını yerine getireceğiz ve AB’nin dünyanın pek çok ülkesine sunduğu vize serbestisini Avrupa Birliği’ne katılımcı ülke olan Türkiye’ye de sağlamasını bekleyeceğiz. Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu kampanyası sırasında, yolsuzlukla mücadele, kişisel verilerin korunması, terörle mücadele yasasının AB ile uyumu, Europol ile anlaşmanın sağlanması, kriminal konularda AB ile etkin işbirliği gibi reformları iktidara gelmemiz halinde ilk üç ayda yerine getireceğini açıklayarak bu konudaki kararlılığımızı teyit etti.

Bu yönde demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmeye ve güçlü bir Avrupa demokrasisi ve sosyo-ekonomik sistemi inşa etmeye kararlıyız. Bu politikaları somut eylemlere dönüştürerek kurumlarımıza olan güveni yeniden inşa edeceğiz. Kürt meselesinin meclis çatısı altında demokratik şekilde çözülmesinden, ülkemizde giderek yükselen kutuplaşmanın yatıştırılarak toplumsal barış ve huzurun tesisine uzanan adımlar atacağız. Bunları yaparken Erdoğan tarafından ülkemize dayatılan cumhurbaşkanlığı sistemini kaldıracak, yerine ittifakımız tarafından ayrıntılı olarak planlanmış ve sınırları net olarak çizilmiş olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getireceğiz.

Hem AB kurumları hem AB üyesi ülkelerle bağlarımızın güçlendirilmesi ve AB üyelik müzakerelerinin canlandırılması bizim için bir siyasi önceliktir. Yapacağımız demokratik reformların yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını da çok önemsiyoruz. Türkiye, batı ittifakının bir parçasıdır ve üyesi olduğumuz kurumlar ve bizi birleştiren ortak değerlere önem veriyoruz. Reformlarla ülke içinde herkes için daha adil bir toplum yaratırken, dünyada da müttefiklerimize güven veren bir ülke olacağız. Son olarak, ülkemizi güvenilir bir NATO üyesi olarak yeniden tesis etmek, özellikle içinden geçilmekte olan süreçte hem bizim hem de kıtamız Avrupa’nın güvenliğini güçlendirecek ve bölgede barış ve istikrarın desteklenmesinde daha büyük bir rol oynamamıza yardımcı olacaktır. NATO’nun en büyük askeri güçlerinden biri olan ülkemiz AB’nin Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (PESCO)’yu da yakından takip etmekte ve gelecekte yüksek askeri kapasitemiz ile de bu alanda daha büyük katkılar verebileceğimize inanmaktayız. Özellikle Orta Doğu ve Avrupa'daki mevcut belirsizlikler göz önünde bulundurulduğunda, ortak ilke ve hedefleri paylaşan müttefiklerimizle iş birliğinin gerekliliğinin farkındayız. Batı ittifakının güçlendirilmesinin kritik önem taşıdığına inanıyoruz ve Türkiye olarak AB'de daha etkin ve tam olarak bütünleşmiş bir rol oynamak isteğindeyiz.

Bu Pazar Türkiye’de gerçekleşecek seçimler yurttaşlarımızın demokratik bir hükümet seçmesi için her bakımdan önemli bir fırsat. Demokratik, müreffeh ve AB'nin gelecekteki müstakbel bir üyesi ve uluslararası toplumun saygın bir parçası olan bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bu vizyona bağlıyız ve bunu gerçeğe dönüştürmek için yorulmadan çalışmaya hazırız.


bottom of page